Evde Tek Başına
Online Kısa Film Seçkisi

23 Mart - 30 Nisan 2020

Pera Film, evde kalıp sosyal etkileşimleri sınırladığımız bu günlerde, gündelik yaşamlarımızın pratiklerini, etkisinden çıkamadığımız duyguları ve durumları hatırlatan, internet üzerinden erişilebilir yedi filmlik bir seçki sunuyor.

Evde Tek Başına seçkisinde animasyonun cansız nesneleri duygulara dönüştürme şeklindeki olağanüstü becerisinin bir başka kanıtı olan Oh Willy…, ters kronoloji kullanan anlatımıyla, sessiz sakin bir banliyöde bir suç mahali yaratan olayların izini süren Üst, dört arkadaşın yazlık bir evde geçirdikleri hafta sonuna odaklanan Balık Havuzu, çağdaş sanat dünyasını kendine has nüanslarla eleştiren ödüllü animasyon Merkür, 1993 yılında Akçakoca sahiline vuran gizemli Lenin heykelinin izini süren kısa belgesel Hoşgeldin Lenin, yüz körü olmanın ne demek olduğuna değnirken, bundan muzdarip genç bir kadının sanat aracılığıyla kendi kurtuluşunu resmetmesine odaklanan Carlotta'nın Yüzü ve son olarak, zor zamanlarda geçen bir kişisel gelişim hikayesi olan soyut animasyon Atıl, Akıntı yer alıyor.

Oh Willy…

Oh Willy…

Üst

Üst

Balık Havuzu

Balık Havuzu

Merkür

Merkür

Hoşgeldin Lenin

Hoşgeldin Lenin

Carlotta'nın Yüzü

Carlotta'nın Yüzü

Atıl, Akıntı

Atıl, Akıntı

İki çocuk portresinden yola çıkarak...

İki çocuk portresinden yola çıkarak...

Suna ve İnan Kıraç Vakfı’na ait Oryantalist Resim Koleksiyonu’nda bugüne kadar Pera Müzesi’nin ikinci katındaki sergilerde de yer almış iki çocuk portresi bulunmaktadır. 20. yüzyıl başlarında, 4 yıl arayla yapılmış bu resimlerdeki çocuklardan biri Sultan Abdülhamid’in oğullarından Şehzade Abdürrahim Efendi, diğeri ise Osman Hamdi Bey’in kızı Nazlı’dır.

"Mimarlık ile Dans"

"Mimarlık ile Dans"

Sanırım Frank Zappa (bazıları bunu Laurie Anderson’ın söylediğini iddia ediyor) bir söyleşisinde “müzik üzerine yazmak mimarlık ile dans etmeye benzer” demiş. 

Akışkan Kimlikler  Bir Kimlik Yaratmak / Melez Kimlikler

Akışkan Kimlikler Bir Kimlik Yaratmak / Melez Kimlikler

Bir koleksiyonun en az dört kuşak boyunca aktarılması gerektiğine inanan ve bunu bir bayrak yarışına benzeten Nahit Kabakcı’nın 1980’lerden itibaren oluşturmaya başladığı Huma Kabakcı Koleksiyonu Türkiye’de, bilinçli ve sürekliliği olan az sayıdaki koleksiyondan biri.